Matematiğin eflatun görüşü ile tanımlarsak.
Sana göre bana göre gibi göreceli durumları içermeyen ve daima tutarlılık ile ilerleyen ve hayatta zaten var olan şeyleri anlamlandırmaktır.
Matematiksel düşünce tam manasıyla insan aklının saf katıksız düşüncelerinden oluşur.
Neden sonuç ilişkisi o kadar kesindir ki iyi bir matematikçi atlanan her hangi bir adımı anında farkeder.
Saymak ölçmek ve benzeri uğraşlar matematiğin uygulamalarıdır.
Newton ve Liebniz'in geliştirdiği modern ölçüm tekniği mühendislere büyük yardım etmektedir. Bir kaç matematikçi hayatı okuduğunuz zaman hemen hemen hepsinin aslında birer fizikçi, felsefeci olduklarını ve müzik, resim, gibi sanat dallarıyla uğraştıklarını görürsünüz.
Bu "sadece ruhunu beslemeyi bilen adamlar matematik yapabiliyor" kanısını destekliyor.
Bahtsız matematikçiler, kadınlarla hiç anlaşamayıp bakir ölenler, siroz, kanser, tifo, kurşun, bıçak, vb hazin sonlarla karşılaşan matematikçilerde çoktur. En büyük bahtsızlardan biri bakarsanız Galois tir. Galio diye okunur. Galileo ile karıştırılmasın. (o da bir matematikçidir yoksa kim çıkıp dünya yuvarlaktır demeye uğraşır ki.) Çalışırken kör olan matematikçiler vardır ve matematik yapmasına bir engel teşkil etmemmiştir. Çünkü matematik ne yazılan makalelerdir ne yapılan artimetik işlemlerdir ne de çözülen sorulardır. Sadece kafasında ürettiği (anladığı) matematiği insanlara anlatırken ve bunu somut hayatın içine katarken kaleme kağıda ihtiyaç duyar matematikçiler.
Matematikçiler sanmaz fakat bilir, inandırmaya çalışmaz çünkü ispat eder ,güveninizi beklemez fakat dikkat etmenizi ister. (Henry Poincare)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder